Köpekleri çok sevsemde onlardan uzakta olmak içimi rahatlatır hep. Kendim kendimin psikoloğu olup çocukluğuma insem aslında bunun altında yatan gerçeği görebilrim diye düşünüyorum;
Hatırladım.. günlerden bir gün ilkokul döneminde annem bizi abimle beraber bakkala yolladı ne içindi bilemicem. Abimle ne zaman yola çıksak insanlıktan nasibimizi almamışız gibi habire koşardık. Heryere koşarak giderdik. Gene koşmaya başladık, sola döndük, bayır aşağı koşarken ayak sesleri birden değişti.. Abim gaza geldi dört nala koşuyor heralde dedim.. Sonra sesler geldi böyle içten içe ürkütücü soluk sesleri.. Sonra bir başka ses, bir yakarış, bir çırpınma sesi... "Koşşş Koooşşş" diye bağırıyordu biri.. Arkaya döndüğümde abimi sokağın başında gördüm bağırırken.. Ulan dedim abim ordaysa bu arkamdan koşan kim? Kim derken? Ya arkamda koşan kim değil ney'se? derken gözlerimi istemeden aşağı kaydırdım. İrice ve devasa boyutlardaki bir süs köpeği.. Peşimden koşuyor.. Abi kazığı yememiştik bi, o da oldu.. Köpeği görünce o durmuş, bana da sadece koş demekle yetiniyordu..
Kibarcası korku, bana uyan değim olarak göt korkusuyla ben koşu hızımı ikiye katladım.. (Sanıyorum Usain Bolt olsa bu kadar hızlı koşamazdı..) Koştummm, koştummmm, koştummmmm.... Kaçarken şuğurum yerinden fırlamıştı sanki.. Kendime geldim birden ve önüm aydınlandı, yolu çoktan aşmış kaldırımdan koşmaya başlamıştım.. Saniyeler geçmedi , farkettim hemen önümde duran saçağı.. ama o hızla durmam imkansızdı.. Ya saçağa vuracak kafa göz dağıtacaktım ya da inandığım üzere ısırdığı yerden 5 kilo et koparan bir köpeğe sığınacaktım.. Sonra aklıma başka bir fikir geldi ellerimle saçağa vurdum kendimi yana attırmak için.. Ama o hızla yapılmaması gereken bir hareketmişti sanırım. Tökezlendim ve yerde yuvarlanmaya başladım.. Yuvarlandım, yuvarlandımm.. Biryanda da hızım kesildi diye köpeğin beni ısırmasından korkmuştum.. Heryanım acıyordu.. Oturduğum yerden kafamı kaldırıp yukarı doğru baktığımda hemen 3-4 metre yukarımdaki abimi gördüm. Etrafa baktım köpek yok.. ve acı gerçeği öğrenmem uzun sürmedi:
-Olum köpek 1-2 metre koşup durdu sen niye hala koşuyosun ki!
O günden sonra bidaha o sokakta hiç koşmadım..
10 Ekim 2009 Cumartesi
9 Ekim 2009 Cuma
Faruklaştıramadıklarımızdan mısınız?
Geçenlerde bizim iki faruk bi arkadaşlık sitesine üye olmuşlar. Aynı anda ama kimse mesaj atmadığından bir faruk diğer faruğa mesaj atmaya karar verir ve aralarında geçen kısa konuşma şudur;
Ermaninho : mrb ben ada :D thetudor26: siktir git ibnee |
8 Ekim 2009 Perşembe
Rezillik Hakkı
Allah'ın bazı insanları belirli bir misyona göre yarattığını düşünüyorum.. en azından beni dünyaya rezil olmam için programladıklarına inanıyorum. Belkide ben kendimi abartıyorum (=
Bi gün dolmuştayım, fi tarihinde.. dolmuşlarda otomatik kapı kullanılmaya başladığı dönemlerdi. Ön konsolda bi tuş var basıyosun kapı açılıo vay be ne teknoloji =P neyse ben "incek var" diye bağırdım şöför duymadı. Bidaha bağırdım bu sefer duydu sanırım diye düşünürken birden sağa meğillendi, durdu.. En sevdiğim an gelmişti o tuşa basmasını bekledim.. Bekledim... Bekledimmm... ama bir türlü kapıyı açmaya tenezül etmedi bide utanmadan bana pişkin pişkin bakmaya başladı.. Ben bi gariplik olduğunu sezdim çünkü etrafıma göz attığımda dolmuştaki diğer insanların da bana baktığını farkettim. Bir an şımardım herkes bana bakıyo diye.. ama sonra mantıklı düşünmek aklıma geldi gene, anlayamadığım bişey vardı ortada ben hariç herkesin bildiği ama bir türlü çözemiyordum ne olduğunu. Ben hala dolmuşçuyla kesişirken şöför "para üstü mü almadın gülüm" dedi.. Ben de "yoo kapı" dedim.. Sonra kapı diyince aklıma kapı geldi ulan açıldı da ben mi görmedim dedim. Göz ucuyla kapıya baktım.. Bir an soğuk su döküldü üstüme sandım, sonrada su ısındı sanki.. Kapı manuel'miş.. O kapıya varana kadar olan mesafe bana kilometrelerce uzak gelmişti... sonra da kendi kendime dedim "ulan nolcak ben niye utanıom otomatik kapısı bile yok adamın o utansın" ,kendime teselli verdim aklımca, ama çok sürmedi bu gaz rezil olmştum birkere (=
Bir de ayıptır söylemesi köpek denenen mahlukattan biraz fazla korkarım. Bir lokantanın önüne bağlamışlar bi köpek. Lüks de bir mekan, müşterilerden birinin sanırsam.. O ara ben geçerken bir kedi fırladı aradan biyerden. Kedi de benim önümden geçerek gitti sanki başka yer kalmadı.. Köpek(at gibi bişeydi) de bunu görünce tabi dayanamadı bir fırladı üstüme doğru. Tabi aramda bi 5 metre mesafe var köpekle.. Ama kim dinler bunu reflexle kaçacam diye tepinirken ayağım kaydı ve lokantanın hizasında yere yığıldım bok çuvalı gibi.. Hemen kapı önündeki görevli koştu, kaldırdı ayağa da şerefsiz adam koşmasa kimse çakmıcaktı. Ayağa kalktığımda camdaki insanları gördüm meraklı gözler üzerimdeydi.. Tebessümleri de suratlarında çok belliydi insan caktırmadan güler..O günden beri köpeklerden korkmak yerine onlardan nefret etmeyi tercih ediyorum..
Bi gün dolmuştayım, fi tarihinde.. dolmuşlarda otomatik kapı kullanılmaya başladığı dönemlerdi. Ön konsolda bi tuş var basıyosun kapı açılıo vay be ne teknoloji =P neyse ben "incek var" diye bağırdım şöför duymadı. Bidaha bağırdım bu sefer duydu sanırım diye düşünürken birden sağa meğillendi, durdu.. En sevdiğim an gelmişti o tuşa basmasını bekledim.. Bekledim... Bekledimmm... ama bir türlü kapıyı açmaya tenezül etmedi bide utanmadan bana pişkin pişkin bakmaya başladı.. Ben bi gariplik olduğunu sezdim çünkü etrafıma göz attığımda dolmuştaki diğer insanların da bana baktığını farkettim. Bir an şımardım herkes bana bakıyo diye.. ama sonra mantıklı düşünmek aklıma geldi gene, anlayamadığım bişey vardı ortada ben hariç herkesin bildiği ama bir türlü çözemiyordum ne olduğunu. Ben hala dolmuşçuyla kesişirken şöför "para üstü mü almadın gülüm" dedi.. Ben de "yoo kapı" dedim.. Sonra kapı diyince aklıma kapı geldi ulan açıldı da ben mi görmedim dedim. Göz ucuyla kapıya baktım.. Bir an soğuk su döküldü üstüme sandım, sonrada su ısındı sanki.. Kapı manuel'miş.. O kapıya varana kadar olan mesafe bana kilometrelerce uzak gelmişti... sonra da kendi kendime dedim "ulan nolcak ben niye utanıom otomatik kapısı bile yok adamın o utansın" ,kendime teselli verdim aklımca, ama çok sürmedi bu gaz rezil olmştum birkere (=
Bir de ayıptır söylemesi köpek denenen mahlukattan biraz fazla korkarım. Bir lokantanın önüne bağlamışlar bi köpek. Lüks de bir mekan, müşterilerden birinin sanırsam.. O ara ben geçerken bir kedi fırladı aradan biyerden. Kedi de benim önümden geçerek gitti sanki başka yer kalmadı.. Köpek(at gibi bişeydi) de bunu görünce tabi dayanamadı bir fırladı üstüme doğru. Tabi aramda bi 5 metre mesafe var köpekle.. Ama kim dinler bunu reflexle kaçacam diye tepinirken ayağım kaydı ve lokantanın hizasında yere yığıldım bok çuvalı gibi.. Hemen kapı önündeki görevli koştu, kaldırdı ayağa da şerefsiz adam koşmasa kimse çakmıcaktı. Ayağa kalktığımda camdaki insanları gördüm meraklı gözler üzerimdeydi.. Tebessümleri de suratlarında çok belliydi insan caktırmadan güler..O günden beri köpeklerden korkmak yerine onlardan nefret etmeyi tercih ediyorum..
6 Ekim 2009 Salı
Finaller
Finaller için ders çalışmak oldukça güç bir zanaat.. herkes öyle oturup saatlerce ders çalışamaz. ben de bu 2. grup içerisindeyim sanırım. Acaba bu sorun bitek bende mi var bilmiyorum. Hep aynı şey oluyor.. Birgün sonra sınavım olduğu aklıma gelince derse oturuyorum sonra mantıklı düşünmeye çalışıyorum ve akşam çalışırım yatarım diyorum. Akşam olunca sabah kalkarım diyorum. Sabah 5 te gözlerimi açınca gene mantıklı düşünmeye başlıyorum "ulan sınav saat 9da bir saat daha uysam 3 saatte çok rahat biter" diyorum. 1 saat sonra kalkıyorum nasıl olduğunu anlamadan gene mantıklı düşünüyorum "ulan zaten yarısını biliyom 1 saat çalışsam yeter" diyip tekrar yatıyorum. Sonra tekrar kalkıyorum "ulan gene uyduk 1 saatte hayatta o kadar konular yetişmez" diyip sınava kadar yatıyorum.. Sonra da sınavdan geçemediğimden hocaya küfür etmek zorunda kalıyorum.. acaba benim problemim nedir :/
3 Ekim 2009 Cumartesi
Karabiberli suya deterjanlı parmak
feysbuk sayesinde bugun yeni bişiler daha öğrendik. meğer karabiberli suya deterjanlı parmak girmezmiş. Tepkime neyim oluyomuş. Tabaa su doldurup karabiber atıp bulaşık deterjanlı parmak sokarsan karabiberler kenarlara gidiyo. Çok ilginç geldi bu bize. Paylaşmak istedik. Siz de deneyin siz de paylaşın...
23 Eylül 2009 Çarşamba
Üniversite Açılımı
Türkiye'nin asıl ihtiyacı üniversiteli açılımıdır.
Burslar yetmiyor, sınavlar bitmiyor ve harçlar almış başın gidiyor... Biz de açılım istiyoruz. (=
Bugün bir eve aile için 250tl kira bedeli istenirken öğrenci için 500tl olarak bedel biçiliyor.. Çoğu evde iğneleyici biçimde "aileye kiralıktır" yazıyor, insaları erken aile olmaya teşvik ediyor.. Sabahtan akşama ders çalışılarak girilen bir sınavdan kalınabiliniyor.. Uykusuz gecelerin kabusları sınavlar oluyor. Projesi olanlar günlerce aç susuz yaşıyor kimse sesini çıkartmıyor. Daha ne olsun açılım şart =D
FACEBOOK Grubuna Katıl
Burslar yetmiyor, sınavlar bitmiyor ve harçlar almış başın gidiyor... Biz de açılım istiyoruz. (=
Bugün bir eve aile için 250tl kira bedeli istenirken öğrenci için 500tl olarak bedel biçiliyor.. Çoğu evde iğneleyici biçimde "aileye kiralıktır" yazıyor, insaları erken aile olmaya teşvik ediyor.. Sabahtan akşama ders çalışılarak girilen bir sınavdan kalınabiliniyor.. Uykusuz gecelerin kabusları sınavlar oluyor. Projesi olanlar günlerce aç susuz yaşıyor kimse sesini çıkartmıyor. Daha ne olsun açılım şart =D
FACEBOOK Grubuna Katıl
Hakem maçın içine etti!
Katar Ligi'nde oynanan bir maçta hakem, sahanın ortasında 'küçük tuvaletini' yaptı.
Bu kadar da olmaz dedirten olay, Katar'da yaşandı! Katar Ligi'nde oynanan Al Gharrafa-Al Khor maçında, bir korner pozisyonu sırasında maçı yöneten hakem sahaya 'küçük tuvaletini' yaptı.
Tuvaletini yaparken kameralar tarafından saniye saniye görüntülenen hakem, daha sonra maçı kaldığı yerden yönetmeye devam etti.
Video izle
Bu kadar da olmaz dedirten olay, Katar'da yaşandı! Katar Ligi'nde oynanan Al Gharrafa-Al Khor maçında, bir korner pozisyonu sırasında maçı yöneten hakem sahaya 'küçük tuvaletini' yaptı.
Tuvaletini yaparken kameralar tarafından saniye saniye görüntülenen hakem, daha sonra maçı kaldığı yerden yönetmeye devam etti.
Video izle
14 Eylül 2009 Pazartesi
Ufuğun Msn'inden
Ufuk kendi ağzından anlatıyor:
Az önce msn'imi birisi ekledi, iyi muhabbet döndü. İyi geldi gece gece..
.:
*sen kimsin?
Moni:
*hi
*mit kérdeztél?
.:
*he? :S
*türk müsün?
Moni:
*jó veled beszélgetni amúgy
.:
*ne diyo lan bu?
*nece konuşuyon hemşerim?
*do you speak english?
Móni:
*yes
.:
*haha soruya bak napayım ama sadece bunu biliyorum :D
*oo yes mi dur
*where are you from?
Móni:
*hungary
.:
*oow hungary.. iyi hadi şu ahir ömrümde hungaryce birkaç söz öğrenmiş oldum :D
Móni:
*you?
.:
*i'm hungry hahah :D
*i'm hungry ya o yüzden kitchen'a gidiyorum boşver beni uğraşamam byye :D
Bu çocuk bu işten anlıyor:D
Az önce msn'imi birisi ekledi, iyi muhabbet döndü. İyi geldi gece gece..
.:
*sen kimsin?
Moni:
*hi
*mit kérdeztél?
.:
*he? :S
*türk müsün?
Moni:
*jó veled beszélgetni amúgy
.:
*ne diyo lan bu?
*nece konuşuyon hemşerim?
*do you speak english?
Móni:
*yes
.:
*haha soruya bak napayım ama sadece bunu biliyorum :D
*oo yes mi dur
*where are you from?
Móni:
*hungary
.:
*oow hungary.. iyi hadi şu ahir ömrümde hungaryce birkaç söz öğrenmiş oldum :D
Móni:
*you?
.:
*i'm hungry hahah :D
*i'm hungry ya o yüzden kitchen'a gidiyorum boşver beni uğraşamam byye :D
Bu çocuk bu işten anlıyor:D
Saçmalamak
Sanırım saçmalamak insanın doğasında olan birşey. Kendimi ele alırsam günün bir bölümünü saçmalayarak geçiriyorum, tıpkı şimdi yapacağım gibi.. Önemli olan ne zaman ve nerede..
Ben saçmalamak için belirli şartlar arıyorum. Öncelikle saçmalayabileceğim ve karşılığında "aferim, ben de çıkıyordum!" gibi bir tepki vermeyecek, genç, güzel(ki iç güzelliği burada çok önemli)ve zeki arkadaşları msnden kendime kurban seçiyorum. Öncelikle seçtiğim kurbana ılımlı yaklaşması için güzel kelime oyunları yapıyorum. "Naber?, nerelerdesin?, nasıl gidiyor?" bu üçlemeye istekli cevap veren arkadaşlara saçmalamada öncelik tanıyorum. Saçmalamak için optimum şartlar sağlandıktan sonra kafamden geçen ilk şeyi söylemem saçmalamam için gereken enerjinin dışa vurulmuş şeklidir. Bu cümlede de anlaşıldığı üzere aklımdan ilk geçen şey gayet saçma bir cümle oluyor... Önemli olan bu saçmalığı direk belitmemek. _Yani böyle bir saçmalama cümlesi kurduysanız arkasından gelebilecek en güzel cümle "YANİ" ile başlayan bir başka saçmalama cümlesi olmalı. Bu sayede karşınızdaki sizin ne kadar saçma konuştuğunuzun farkında olacaktır. (bkz: 2 önceki cümle)... Aklınıza takılan soruları veya anlamakta güçlük çektiğiniz yerleri sorabilirsiniz..
Teşekkürler..
ÖRN:
kurbağlı dere:
kendimden gurur duyuyorum
hamido:
bn de senden dolaı utanç bn ne kadar düzgün bi insansam sen de o kadda saçma bi insansın
hamido:
ama şükür ki insansın
hamido:
amen
kurbağlı dere:
kutsal ruh aşkına
kurbağlı dere:
sen neler zırvalıyorsun kuzum
kurbağlı dere:
tanrı yardımcın olsun
hamido:
amin cümlemizin...
Karşılıklı saçmalamaya örnek nitelikte bir örnek(!)
Ben saçmalamak için belirli şartlar arıyorum. Öncelikle saçmalayabileceğim ve karşılığında "aferim, ben de çıkıyordum!" gibi bir tepki vermeyecek, genç, güzel(ki iç güzelliği burada çok önemli)ve zeki arkadaşları msnden kendime kurban seçiyorum. Öncelikle seçtiğim kurbana ılımlı yaklaşması için güzel kelime oyunları yapıyorum. "Naber?, nerelerdesin?, nasıl gidiyor?" bu üçlemeye istekli cevap veren arkadaşlara saçmalamada öncelik tanıyorum. Saçmalamak için optimum şartlar sağlandıktan sonra kafamden geçen ilk şeyi söylemem saçmalamam için gereken enerjinin dışa vurulmuş şeklidir. Bu cümlede de anlaşıldığı üzere aklımdan ilk geçen şey gayet saçma bir cümle oluyor... Önemli olan bu saçmalığı direk belitmemek. _Yani böyle bir saçmalama cümlesi kurduysanız arkasından gelebilecek en güzel cümle "YANİ" ile başlayan bir başka saçmalama cümlesi olmalı. Bu sayede karşınızdaki sizin ne kadar saçma konuştuğunuzun farkında olacaktır. (bkz: 2 önceki cümle)... Aklınıza takılan soruları veya anlamakta güçlük çektiğiniz yerleri sorabilirsiniz..
Teşekkürler..
ÖRN:
kurbağlı dere:
kendimden gurur duyuyorum
hamido:
bn de senden dolaı utanç bn ne kadar düzgün bi insansam sen de o kadda saçma bi insansın
hamido:
ama şükür ki insansın
hamido:
amen
kurbağlı dere:
kutsal ruh aşkına
kurbağlı dere:
sen neler zırvalıyorsun kuzum
kurbağlı dere:
tanrı yardımcın olsun
hamido:
amin cümlemizin...
Karşılıklı saçmalamaya örnek nitelikte bir örnek(!)
12 Eylül 2009 Cumartesi
Üniversitenin İlk Günleri
Bölümüm kampüsün diğer tarafındaki en uç kısmında. Okulun ilk günü, kimseyi tanımıyorum.. Hayırlısı olsun dedim çıktım bölüme. Her tür insanı görmek mümkün.. Fakat nedendir bilinmez her gördüğüm insanı üst sınıf sanmam. Derken bikaç kişi geldi 1.sınıflar nerde acaba diye sordu o zaman anladım ki her gördüğüm sakallı üst sınıf değilmiş.. Hatta üst sınıf hiç bulamadım ilerleyen dakikalarda. Çünkü birtek 1. sınıflar okulun ilk günü gidiyormuş o lanet yere:D Neyse biz 1leri bölüm başkanın odasına çağrdılar. 20 kişi falandık sanırım. Sıradan bakacak olursak hiçbirinin tipi diğerine benzemiyordu. İlk dikkatimi çeken bölüme ilk çıkarken kıvırcık birazda safçık gözüken kızıl başlı bi kızdı, çünkü birtek bölümün önünde o vardı.. İkinci dikkatimi çeken de odaya girdiğimiz ilk dakikadan beri dakikaya 2 soru sığdırmayı başaran bir arkadaştı. Habire soru sormaktan bıkmamıştı. Sonra bölüm başkanı dikkatimi çekti o ne kadar şeker bi adamdı. Bize dedi ki bu benim gülen yüzüm kötü yüzümü henüz göstermiyorum. Dedim ulan bu şeker gibi adam ne kadar kötü olabilirki(2. sınıfta ne demek istediğini anlayacağım). Neyse sordu kaçıncı tercihinizdi burası diye. En sağdan o çok soru soran elemandan başladı. Ben de en sondaydım. sırayla herkes söylüyor 2. 5. 7. derken birisi 17. falan demişti sanırım... Hoca biraz bozuldu niye o kadar geride diye. Söylendi azcık derken sıra bana geldi ama nasıl söylesem ki diye düşünüyordum 23. tercihim olduğunu.. Söylememle birlikte "kaç tercih hakkı var ki zaten" diye bir tepki aldım. O zaman anladım ki bu adamla yıldızımız barışmayacak:/ Sonra sınıfa ilk girişimizi hatırlıyorum o çok soru soran çocukla konuştum. Bana da sordu.. biraz daha sordu derken ilk onunla konuştuğum için direk arkadaş olarak sahiplendim adamı.. İşte dedim üniversite kankam bu :p.. Daha 2. yada 3. günlerdi. Derken bu il kgördüğüm kızıl başlı çirkin ördek yavrusuyla konuştuk. Dedim bu da benim arkadaşım olsun.. Sonra ilk tanıştığım arkadaşla beraber dayak yicemizi öğrendiğim bi arkadaş vardı. hemen de ispilemişti :D O da 3. arkadaşım oldu tanıştığım.. Sonra 4-5-6 derken büssürü arkadaşım oldu.. Yaşasın arkadaşlık.. Tabi ilk göz ağrılarının yerini kimse tutamaz, ilk 3 talihli arkadaş çok özel (isimlerini verip onları şımartmak istemiyorum) :D Şmdi sınıfım arkadaş kaynıyor. Hey gidi karadeniz.. (Hee bu arada 2.sınıftayken yıldızımızın barışmayacağını yıllar öncesinden tahmin ettiğim bölüm başkanı benim grup hocamdı. en sevdiğim hocam(!) projeden bıraktı sağolsun, benimde okulum uzadı... Of konuda çok uzadı.. ) İşte ite kalka geldik bugünlere.. Dediğim gibi hey gidi karadeniz.. :)
11 Eylül 2009 Cuma
Zırva Haberler
Okunmasının kimseye yararı olmayacak haberler.. İşte buyrun okuyun ve bir yararı olmasın..

TRLeLLi
Uzun bir serüven. Lisedeylen mynetten site yapmayı bilmezken okul sitesini alıp parayla forum kurdurmuştum. Sonra yavaştan işi öğrendik derken hızlı bir girişle foruum.net açtık. Daha doğrusu açık bir siteyi parasıyla satın aldık(o zamanlar para var huzur var).. Sonra işi sora sora öğrendik. Sonrası zamanında sorduğumuz adamlar bize sorar oldu (mütevaziliği elden bıraktım).. Foruum.net gelişti. Piknikler oldu büyüdü.. Onlarca erkek kız arkadaş, onlarca kız erkek arkadaş sahibi olup foruum.net'i izdivaç sitesine çevirdiler.. Sonra hosta para vermekten bıkıp host işine girdik, kesmedi site yapmaya başladık, kesmedi sunucu işine girdik kesmedi hepsini batırdık:D foruum.nette kaldık. site daha da büyüdü derken sitenin domain şifresi kayıplara karıştı. sebebi ise basit.. telefonuma kaydetim bidaha da hiç bulamadım şifreyi. Sonra isim değiştirdik. Foruum.biz olduk, üye kaybı olsada piknik gene oldu:) sonra battı balık yan gider dedik trlelli.net oldu yetmedi onu da batırdık. Şimdi başladığım noktadayım :D hazır sitelerden devam.. Teşekkürler :D
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)